RUSYA VYGOZERO GÖLÜ ve BİR AYI AİLESİNİN HİKAYESİ
Anne ayı tükenmiştir artık gölün ortasında, iki yavrusunu kıyıya çıkarmaya gücü yetmez ve yaşlı gözlerle, içi yanarak hiç bir annenin yapamayacağı şok kararını verir ama beklenen mucize yavruların hemen yakınındadır.
Hikayemiz gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmış, olayın
geçtiği yer Rusya’nın özellikle kış mevsiminde aşırı soğuklarıyle ünlü
bölgesinde bulunan ve insanların giremiyeceği derecede soğuk sulara sahip
oldukça büyük Vygozero adlı tatlı su gölü.
İnsanların birkaç dakikalığına da olsa içinde yaşaması
mümkün olmayan bu gölün, hayvanlar içinde aşırı ve etkili soğuk olduğu da bir
gerçek.
Ayı ailesi göç ediyor
Anne ayı ve iki yavrusunun bulunduğu yörede kış iyice
kendisini göstermeye başlar, yağan kar, ayaz ve dondurucu soğuk yüzünden
özellikle yavruların yaşamları eksi yönde etkilenmektedir.
Her yıl, diğer ayıların yaptığı gibi bu ayı aileside kış
mevsiminin daha ılıman geçeceği bölgeye gitmek ister, bu bölge gölün karşı
yakasıdır.
Anne ayı kararını
verir, karşı kıyıya gölün kenarından gitmektense, kısa yoldan yüzerek karşıya
geçecektir, güçlü kuvvetlidir ve gölün büyüklüğü ve suyun soğukluğu onu bu
kararından vazgeçiremez, yavrularınında kendisini takip edeceğini bildiği için
zaman kaybetmeden suya atlar.
Vahşi doğada öncelik hayatta kalmaktır ve bu kural tüm
hayvanların içgüdülerinde ilk sıradadır.
Yavru ayılar çaresiz kalmıştır, korkarlar sudan ama başka
çarelerine yoktur, annesiz kalmaları zaten yok olmalarına neden olacaktır,
annelerinede güvenleri sonsuzdur ve onlarda atlar sula anne ayının arkasından.
Anne, bu kararıyle büyük Vygozero gölünü yüzerek geçmeyi planlamıştı ama biraz değil, yavruları için ölümcül
olacak yanlış karar almıştı.
Anne aradaki mesafe uzayınca bakıyor geri geliyor,
onları sırtına alıp dinlendiriyor ve yine devam yüzmeye, tekrar dinlenme ve
gölün yarısı bitiyor.
Son bir gayret yavrular yine çok geride kalıyor, anne geri
geliyor, sarılıyor yavrular annelerine dinleniyorlar ama, yavrular bitmiştir
artık, bırakın yüzmeyi su üzerinde bile durabilmeleri zorlaşıyor iyice,
yorgunluktan, takatsizlikten.
Yavruların yalnızlığı
Anne ayı bakar yavrularına, anne olarak yavruları için
kendisini feda etmelidir, ancak ne varki kendisini feda etsede yavrular
kurtulamıyacak onlarda ölecektir sonuçta, üçü birden sulara gömülecektir ve hiç
bir annenin yapmaması gereken şok edici ve dehşet verici kararını verir,
kendisi ayrılacaktır yavrularından, doğada her şey, sonuçta hayatta kalmak
değilmidir.
Ve anne ayı son bir defa daha sarılır yavrularına, gözleri
yaşla dolar, zorunlu olarak içi yana yana bırakır yavruları Vygozero Gölü’nün
soğuk sularına, belki birileri görür kurtarır umuduyla, geri dönmemek üzere
canını kurtarmak için yüzmeye başlar, karaya doğru.
Annelerinin gittiğini gören yavrular çağlık çığlığa
annelerine yalvarırlar ama durmaz anneleri, duramazdıda zaten, son bir gayret
arkasından gitmeye çalışırlar mümkün değildi yetişmeleri, mesafe iyice
açılmıştır, üstelik suyun soğukluğu az gelmiş olacakki gölde zaman zaman oluşan
sert akıntıda başlamıştır.
Tek başlarına, korumasız bir durumda kalmışlardı koca gölün ortasında, başlarını su yüzeyinde tutacak enerjileride bitmek üzereydi,
son çare birbirlerine sarıldılar feci sonuç gelmek üzereydi, bir mucize
olmalıydı kurtulmaları için.
Bu arada anneleri ise gücünün en son noktasına kadar
gösterdiği gayretle, zor bela kıyıya varmış, canını kurtarmıştır, onun artık
son umudu, yavrularına kavuşmaktır, tüm zamanını kıyıda geçirir, gözleri
Vygozero Gölü’nün soğuk sularındadır, ya çıkar gelirse yavruları.
Mucize çok yakınlarında
Ve mucize gerçekleşmek üzereydi ama yavrular bunu bilemezdi,
yardım istemeleri için ise insan olmaları gerekirdi, bundan dolayı devasa
balıkçı teknesini farketmemişlerdi ama o
teknede etrafı gözetleyen bir insan onları görmüştü, durumlarından tehlikede
olduklarını görünüyordu ama yinede dikkatlice izledi, ya anne ayı
yakınlarda ise yavruları için hırçınlaşabilirdi.
Bilinmez belkide bu mucizeyi önceden farketmişti anne ayı,
balıkçı teknesini görmüş olabilirdi, yavruları yalnız görünce yardıma
gelebilirlerdi, iri bir ayı olarak kendisinin görünmesi, korkudan dolayı
yardımı engelliyebilirdi.
Yavrular da görmüştü teknenin kendilerine doğru geldiğini ve
tekneye doğru yüzmeyi denediler, kurtarın bizi dercesine, başaramadılar tabi
bitkinlikten.
Balıkçılar gelmişti yanlarına ki yavrunun bir tanesi
tırmanmaya başladı tekneye ama doğal olarak başaramadı, yüksekti tekne ve attı
kendisini tekrar suya.
Balıkçılar hızlı olarak karar vermek durumunda idiler, ya
tekneye aldıklarında, yavrular tuzağa düştüklerini yada köşeye sıkıştırılmış
olduklarını hisseder, sonrada hırçınlaşırsa kendilerine saldırabilirlerdi,
canları tehlikeye girince içgüdüsel bir davranışla kendilerini korumak
isterlerdi.
Bunlara rağmen karar verdiler ve onları ölüme
terketmiyecekler artık, ne pahasına olursa olsun onları tekneye alacaklar.
Önce balık ağı attılar suya, ağ içine geçmeleri sağladılar
ama çok ağırdı yavrular, çekemediler yukarı, yavrularda gayret etmiş can
havliyle tırmanmışlardı ama olmadı alamadılar onları tekneye.
Durum kötüye gidiyordu, bir an önce başarmak gerekiyordu onların
yaşaması için ve ikinci bir plan geldi akıllarına, ip merdiveni aşağı sarkıttılar,
ama tamamen panikleyen ayılar anlamadılar bu yardım atağını, belkide
güvenemediler insanlara.
Balıkçılar ısrarlıydı güven sağlamaya çalıştılar,
onların gözlerenin içine bakarak ve nihayet kardeşlerden birisi tırmanmaya
karar verdi ve balıkçıların da yardımıyla tekneye alındı.
İlk yavru teknenin bir köşesinde uzanmış dinlenirken,
balıkçılar ikinci yavruya kenetlendiler çıkarmak için ama yavru olmasına karşın
çok ağırdı yavru ayı, üstelik takatide kalmamıştı, tırmanmayı deniyemedi bile,
kardeşi kadar kuvvetli olmadığı belli oluyordu ki yavrucak bıraktı kendisini
suya, bereket ağ içindeydi, ağı zorlada
olsa su yüzeyine kadar, suyun kaldırma kuvveti yardımıyle çıkardılar, ayıcık
artık boğulmaktan kurtulmuştu, ağın içinde öylece kaldı ama su soğuktu,
hareketsiz kalması dahada tehlikeli olurdu.
Sonunda karar verildi , yavru ile birlikte ağ su yüzünde
sabitleştirilerek yavru ile birlikte kıyıya ulaşılacaktı, öylede yapıldı, azami
süratle seyreden tekne yavru ayıya bir şey olmadan kıyıya ulaştı.
Balıkçılar bu başarılarından dolayı alkış tuttular kendi kendilerine, belki yavruda katılırdı bu alkışa ama hali yoktu hiç, sadece izledi onları yarı açık gözleriyle.
Mutlu son, karaya çıkış
İki yavruda karaya çıkarıldı, ikiside bitkindi, hemen
altlarına battaniye serdiler, ikiside uzandılar battaniye üzerinde ve uykuya
daldılar.
Sıra anne ayıyı bulmaya gelmişti, yavruları anne bulunmadan
bırakamazlardı doğada tek başlarına, başka yırtıcı hayvanlara av olabilirdi
yavrular.
Tekneye bindi balıkçılar, demir aldı ve tekne hareket etti,
bütün gözler anne ayıdaydı, dedikleri gibi de oldu tekne uzaklaşınca anne
koşarak geldi yavrularının yanına, ne kadar sevinçli olduğu belliydi
hareketlerinden, yavrularda uyandı sarıldılar, üçü birden gölde ilerleyen tekneye bakıyorlardı, minnettarlıklarını belli edercesine.
Canları kurtulduğu için onlar çok mutlu, ölümle pençeleşen, çaresiz kalmış iki canı kurtarmanın verdiği pozitif enerjinin etkisiyle balıkçılar ise onlardan daha çok mutlu.
BENZER KONULAR :Danimarka'da yunus katliamı, caniliğin böylesi görülmedi
Boğa güreşleri tarihi ve İspanya'nın canavarlığı
İspanya'da ikinci bir canilik ve atlara eziyet
Follow @AlpWebSite
Tweetle
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder