ARIKBAŞI ÇERKEZ KÖYÜNDE ASIRLIK ÇINARLAR KESİLMESİN.
GÜN GEÇMİYORKİ BİR HABER ÇIKMASIN BASINDA, YEŞİLLİKLER
KATLEDİLİYOR DİYE.
GERİ KALMIŞLIĞIN BİR GÖSTERGESİDE BU OLSA GEREK, ÖZELLİKLEDE
DOĞURGANLIKTAN BAŞKA BİR ŞEY BİLMEYEN, BU YÜZDEN DE NÜFUSU HIZLA ARTAN ve 1.5
MİLYARA YAKLAŞAN İSLAM TOPLUMLARI, NEDENSE İNSANDAN BAŞKA HİÇ BİR CANLIYA,
DOĞAYA DEĞER VERMEZ.
İNSAN BAZINDA DA KENDİSİNDEN BAŞKASINI DÜŞÜNMEYECEK KADAR
BENCİL OLUR, HERHANGİ BİR MÜESSİF OLAY MEYDANA GELDİĞİNDE İSE BENCİLLİKLERİ
TEPE NOKTASINA ULAŞIR, AMAN BANA GELMESİN DE DİYE ELİNİ TAHTAYA VURUR ARDINDAN
KULAK MEMESİNİ ÇEKİŞTİRİR. BANA OLMASINDA KİME OLURSA OLSUN MİSALİ.
İKLİMLERİN DEĞİŞMESİNE, İSTİKRARSIZLIĞINA, TOPRAKLARIN
EROZYONUNA HATTA YOKOLMASINA NEDEN OLAN BU YEŞİLLİK KIYIMINA BİR ÖRNEK DE
İZMİR/ BAYINDIR’a BAĞLI ARIKBAŞI KÖYÜ.
Güzel İzmir’in üç güzel Çerkes köyünden biridir Arıkbaşı
Köyü. 1864 Yılındaki bir kısım Kafkas halkının Ruslarca sürgün edilmesinin
ardından yurdumuza gelen Şapsığ Çerkes grubundan bir bölümü şimdiki köyün
bulunduğu arazide iskan edilmiş ve köy o tarihte Osmaniye adı ile kurulmuştur.
Ancak köyün yanındaki Künk Deresi’nden esinlenerek ismi daha
sonraları Arık Başı olarak değiştirilmiştir.
Esas yerleşim yerleri olan Kafkasya’daki Panehes ve Afepsi
Köylerinde yaşamlarını sürdürürken, o yıllar Osmanlı-Rus Savaşı’da Osmanlılara
yardım ettikleri gerekçesiyle yurtlarından kovulmuş, önce gemilerle
getirildikleri, o yıllar sınırlarımız içinde bulunan Balkanlar’daki Varna
Limanı üzerinden Bulgaristan’ ın Filibe yöresine yerleştirilmiş isede, burada
ancak 15 yıl kalabilmişler, Balkanlar’ı Osmanlı hakimiyetinden çıkaran Berlin
Antlaşması sonucunda, önce toplama merkezi olan Edirne’ye getirilmişler sonra
ise tekrar gemilerle Muğla/Milas’a gelmişler.
Ancak günümüzde, değil Türkiye’nin dünyanın en gözde ve
pahalı yöresi olan Milas Bölgesini, gerek bataklık, sivrisinek ve gerekse
salgın hastalıkların başgöstermesi üzerine beğenmemişler ve içlere doğru yer
aramaya başlamışlar.
Arıkbaşı Köyü'ne 17 km.mesafedeki Torbalı İlçesi
Nihayet bu göçebe hayatı, Torbalı üzerinden Bayındır’a
geçerken, bu günkü ağaçlık ve akan deresinin verdiği güzellik ile verimliliği
beğenerek burada yerleşmeye karar vermişlerdir.
Arıkbaşı Köyü'nün bağlı bulunduğu 15 km. mesafedeki Bayındır İlçesi
Gerek bina yapısı, temizliği, yeşil ve çiçeklerle ezenmiş
bahçeleri ile yörenin en popüler köyü sayılan Arıkbaşı’nın nüfusu 300 ü emekli
olarak yaşamın sürdürenlerle birlikte 1000 civarındadır. Çerkezliğin verdiği
tüm güzel gelenekleri değiştirmeden sürdüren, düğünleriyle, oyunlarıyla
asırlarca modern bir yaşamı sergileyen, her yıl Kafkas Şenlikleri düzenliyen,
köyün özelliklerinden çiçek festivallerine el atan, sonuç olarak dört dörtlük
bir Avrupa köy yaşam havasını andıran öz ve öz Şapsığ Çerkeslerinin sahip
olduğu Arıkbaşı, ulaşım yönünden de çok kolay
gidilebilicek bir köydür.
Arıkbaşı Köyü yanından geçen İzmir-Bayındır-Ödemiş Karayolu
Yeşillikler diyarı köy, İzmir – Torbalı – Bayındır ve Ödemiş
karayolu ile Ödemiş – İzmir demiryolu güzergahında yer alır. Torbalı – Bayındır
arasındaki yol üzerinde bulunan köyün İzmir’e uzaklığı 62 km. Torbalı’ya 17 km.
Bayındır’a ise 15 km.dir.
Özellikle karayolunda geçen yolcular, o güzelim asırlık
çınarların altında çaylarını yudumlamadan, yollarına devam etmezler.
Google haritasında Arıkbaşı Köyünün yeri.
İşte yeşilliklerin kıyımı konusunda, köyün dile
getirilmesinin yegane sebebide, yıllarca karayolu üzerinde gelene geçene
ikramda bulunan, hizmet eden kır kahvelerinin bulunduğu yol kenarındaki
mekanlarda yetişmiş olan asırlık çınar ağaçlarının kesilmek istenmesidir.
İzmir – Bayındır – Ödemiş duble yolunun yapılmasında, köy
kenarından geçen yolun genişletilmesi planlandığından, Karayolları yetkilileri
yok kenarında bulunan bu ağaçların kesilmesine karar vermiş isede başta
Arıkbaşı köylüleri olmak üzere tüm civar yerleşim alanlarındaki köylü
kentli halk ile birçok sosyal kuruluş
temsilci ve üyeleri ağaçların kesilmesine karşı çıkmışlar, her türlü girişimlerini
sürdürmüşler, sürdürmektedirler.
Arıkbaşı Köyü'nde itina ile korunmuş ağaçlar
Herbiri 300-400 yıllık olan bu ulu ağaçların kesilme eylemi,
sebebi ne olursa olsun, yeşillik kıyımından başka bir şey değildir. İdare ne
yapar ne yapmaz bilemeyiz ama bu kıyıma girişmemelidir, bu büyük vebali üstlenmemelidir.
Arıkbaşı Köyü'nde bir meydan ve yine korunmuş ağaçlar
Neticede buna karar verenlerde insandır, bu insanlar
kendilerini robot olarak kabul etmiyorlarsa, bu kıyımı durduracaklar, bu yörede
yolun genişlemesi illaki olacaksa, yol güzergahını değiştireceklerdir.
Arıkbaşı Köyü'nde bir çay bahçesi ve ağaçlar
Hal böyle iken küçüğünden, bakanına kadar tüm yetkililer,
yok arkadaş ekonomik yönden bu ağaçların kesilmesi gerekir, güzergah
değiştirilmesi çok pahalıya mal olur gibi saçma, insanlık dışı gerekçeler öne
sürerek kıyımda ısrarlı olurlarsa, ozaman bu insanların meziyetlerinden
bahsetmek, bu günde, gelecek te de halkın boynunun borcu olur ve pekde
lehlerine bir sohbet olmaz, değil ömür boyu sülalece tarih yargılar onları.
Bu konuda devamlı girişimlerde bulunan yöre halkı ve sosyal kuruluş temsilcileri, köylü adına imza kampanyası başlatmış, bu kampanya köy içinde bizzat atılan imzalarla yapılabildiği gibi internet üzerinden de yapılmaktadır.
KAMPANYAYA SİZDE KATILIN, ASIRLARCA NİCE OLAYLARA ŞAHİT OLMUŞ GÜZELİM ATA YADİGARI AĞAÇLAR BİR YOL YÜZÜNDEN KESİLMESİN.
Ben doğayı seviyorum, yeşilliklere, ormanlara yapılan
kıyımlara karşıyım diyen izleyicilerimiz, kampanya ya katılmak isterlerse,
aşağıda vereceğimiz Web adresini tıklıyarak, komutları takip etmek suretiyle bu
kıyıma engel olmaya çalışabilirler.
Ayrıca imzaladıkları sayfayı FACE BOOK yada TWİTTER de
paylaşırlarsa kampanya ya daha fazla insanın destek vermesini sağlamış olurlar.
ETİKETLER : ARIKBAŞI KÖYÜ - TORBALI - BAYINDIR - ÖDEMİŞ - KAFKASYA - VARNA LİMANI - ŞAPSIĞ ÇERKESLERİ - OSMANLI-RUS SAVAŞI - PANEHES - AFEPSİ
Resimler : http://arikbasi.wordpress.com/
Dip Not olarak ülkeyi 12 yıldır yöneten, başta Başbakan
olmak üzere tüm yetkili vede etkili zevata şunu söylemek isterizki :
Ülkede AKP ne oy veren vermeyen hiçbir vatandaş, yapılan
yatırımlara, inşaatlara, yollara, köprülere ve benzerlerine karşı çıkmaz aksine
alkışlar.
Ancak esas olan yapılan hizmette, geleceğin düşünülmesi ile
tarihin ve doğanın ne pahasına olursa olsun korunması ön planda tutulmasıdır.
Bu konuda dünün ve bu günün yatırım yapan iktidarların
sicili nasıldır derseniz ne yazıktırki tam not alacaklarını kimse iddia edemez.
Bunun çok çeşitli nedenleri olsa da ilk başta gelen neden,
içinde bulunduğumuz kapitalist düzenin kuralı gereği liberal ekonomi sistemini
uygulamamız, dolayısıylede tüm yatırımların devlet eliyle değilde özel sektör
tarafından gerçekleştirilmesidir.
Özel sektör adı üstünde kar amaçlı kuruluştur ve önce
kazancını düşünür, yok efendim özel sektör yöneticileri kazansın ama şunları,
bunları da yapsın demek, gerçek dışı, hayalci bir öneriden başka bir şey
değildir.
Burada devletin bürokrasisi yada yürütme organı devreye
girecek, ihaleyi verirken kamu ve gelecek yararına şunları, bunları ek olarak
yapacaksın, şu kriterde olacak bu yaptıkların ve iş bitiminde parasını
devletten tahsil edeceksin diyecektir.
Günümüze kadar böyle bir uygulama yapılmışmıdır, bize göre
hayır, bırakın yapılmasını gündeme dahi getirildiğini sanmıyoruz.
Böyle olunca da sonuç ne mi oluyor, söyliyelim, kentler
adeta beton mezar misali, yeşilliğin mercekle arandığı asvalt, beton karışımı
yollar ve binalar yığını, arkasından yine insanoğlunun darmadağın ettiği
iklimler sonucu zamanı belirsiz yağışlar, seller, afetler ve bunlara hala vede
ısrarla Allahın işidir diyen beyinleri örümcekleşmiş hatırı sayılır bir toplum.
Yerleşim dışı alanlara gelince ne yazıkki oralarında
kentlerden farkı yok. Önceden açıkladığımız nedenlerle, yol yapan, fabrika
açan, sanayi tesisi kuran maşallah, sanki hepsi topraktan besin alacak gibi
nerede orman var dalmış içine, kesmiş biçmiş, nerede mümbit verimli tarım alanı
var girmiş içine beton yığınlarını sıralamış.
Daha ucuza kapatılabilecek kıraç araziler varken tarım
arazilerine inşaat yapanlar, yollarını, geçişlerini, viyadük örneği beton
direkler üzerinden yada tünellerden geçeceği yerde, önüne gelen ağacı kesenler,
önüne gelen yeşil çayırları betonlaştıranlar olduktan vede bunları ikaz eden,
yol gösteren devlet yetkilileri olmadıktan sonra, cennet ülke döner cehennem
ülkeye, doğa yavaş yavaş yok olur, toprak erozyona uğrar akar gider ve sonuçta
gelecek nesillerden ödünç olarak aldığımız doğayı çöle çevirip teslim ederiz.
Tweetle
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder