GELDİĞİ ZAMAN BİR BEBEKTİ GİDERKEN MELEK OLDU
O EVİN ÇOCUĞU GİBİYDİ SANKİ. SAHİBİNİN CÜMLE KAPISINA
GELDİĞİNİ EVİN ÜÇÜNCÜ KATINDAN ANLARDI KOKUSUNDAN. KAPIYI AÇTIĞINDA HEP ONU
KAPIDA BEKLER GÖRÜRDÜ SAHİBİ ve SAHİBESİ.
YAŞAMI BOYUNCA BİR KERE OLSUN AZARLANMAMIŞTI, BIRAKIN
AZARLANMAYI BİRAZ SES YÜKSELSE ANINDA KAÇAR BİR KÖŞEYE ADETA KÜSERDİ AMA GÜZEL
BİR ÇİFT SÖZE KANAR HEMEN KOŞARAK GELİRDİ.
O SEVGİ YUMAĞI İÇİNDE BÜYÜMÜŞ, HEP MUTLU OLMUŞ MUTLU ETMİŞTİ
EVDEKİLERİ.
Ve X-Adam devam ediyor :
Yıl 2003, ramazan ayının denk geldiği Ekim ayının son
günlerinden bir akşam üstü, karanlık basmış, hava hafif yağışlı olsada
sonbaharın soğuğu hissediliyordu.
X-Adam Balıkesir Merkezinin çarşısındaki işyerinden her
zamanki gibi yine geç çıkmış evine gitmek üzere mahalle arasına park ettiği
arabasına doğru yürüyordu.
Ramazan olduğu için sokaklar bomboş, herkes sofrasına oturmuş iftar yemeklerini bitirmek üzereler. Oruçda tutmadığı için pek acelesi yoktu zaten, ağır adımlarla hafif yağış altında yolun yarısına gelmiştiki, pantolon paçasına bir şeyin dokunduğunu hissetti ama pekde merak edip bakmadı.
Birkaç adım sonra aynı temas devam edince durdu, baktı gecenin karanlığında ayaklarına doğru, belli belirsiz küçücük siyah bir yavru kedinin incecik sesiyle, beni bu soğukta buralarda bırakma dercesine miyavlıyarak ayakkabılarına sürtündüğünü gördü.
Ramazan olduğu için sokaklar bomboş, herkes sofrasına oturmuş iftar yemeklerini bitirmek üzereler. Oruçda tutmadığı için pek acelesi yoktu zaten, ağır adımlarla hafif yağış altında yolun yarısına gelmiştiki, pantolon paçasına bir şeyin dokunduğunu hissetti ama pekde merak edip bakmadı.
Birkaç adım sonra aynı temas devam edince durdu, baktı gecenin karanlığında ayaklarına doğru, belli belirsiz küçücük siyah bir yavru kedinin incecik sesiyle, beni bu soğukta buralarda bırakma dercesine miyavlıyarak ayakkabılarına sürtündüğünü gördü.
Belki sahibi vardır düşüncesiyle kucağına almadı, sahibi
yoksa nasıl olsa arkasından arabaya kadar geleceği kanaatiyle yürümeye devam
etti, evet oda beraber geliyordu.
Arabanın kapısını açtığı anda adamdan önce o atladı arabanın
içine, belliki üşümüştü, koltuğun üstüne çıkıyor aşağı tabana atlıyor, kendi
kendine sevincini adama gösteriyordu adeta, okadar neşeliydiki direksiyon başın
geçen adamın kucağına atladı hemen oyun oynayalım der gibi tavırlar
sergiliyordu.
Adam ısınması için aldı onu koynuna parkesinin altına
soktu, sessizce durdu orda, sıcaklık hoşuna gitmişti ve yola koyuldular.
Yolun yarısına gelmeden kedicik çıktı yerinden oynamay
başladı, kah direksiyon üstünde, kah koltukda hoplayıp duruyordu.
Yavrunun sahipli olduğu bu tavırlarıyla belli olmuştu, çok
yakındı insana ve devamlı oyun istiyordu, beklide evde hayvan istemeyen bir
aile, çocuğunun ısrarıyla eve aldığı hayvancağızı, bir fırsatını bulup sokağa
bırakmıştı.
Evin önüne geldiklerinde arabayı park eden adam şöyle bir
baktı yavrucağa, sen kurtuldun dedi içinden, aşağı indi arabadan kedide atladı
hemen aşağı, yürüdüler bahçede, adamın peşini hiç bırakmıyordu.
Apartmana girdiklerinde adam, merdivenlerde ne yapacak bakalım düşüncesiyle eline almadı, çıkmaya başladı merdivenleri, o minik yumruk kadar yavruda arkasından, kapıyı açtı adam, daha adımını içeri atmadan minik kedi girdi içeri.
Apartmana girdiklerinde adam, merdivenlerde ne yapacak bakalım düşüncesiyle eline almadı, çıkmaya başladı merdivenleri, o minik yumruk kadar yavruda arkasından, kapıyı açtı adam, daha adımını içeri atmadan minik kedi girdi içeri.
Eşide şaşırmıştı adamın, bu nedir nerden buldun diye sordu
hemen. Adam ben onu değil o beni buldu dedi ve ekledi, altı ay kadar besliyelim
kış geçsin kendisini kurtaracak duruma gelince salarız dedi eşine. Ancak o altı
ayın sonu, minik kedi 11 yaşına bastığı halde bir türlü gelmemişti.
Aç kalmıştır düşüncesiyle süt, kıyma ne varsa bir tabakla
koydular önüne, bir kasede su. Çok iştahlıydı, karnını doyurdu suyunuda içti,
çok mutlu ve neşeliydi kedicik, sıcak bir yuva, bol yiyecek ve kendisini çok
seven birilerinin varlığını hissediyordu artık.
Hiç oturmuyordu yerinde, atam nereye giderse oda arkasından
yürüyor daha doğrusu koşuyordu, okadar minikti ki koştuğuda belli olmuyor sanki
top gibi yuvarlanıyordu. Kısa zaman içinde adama tam manasıyla bağlanmıştı,
kurtardın beni, minnettarım sana dercesine hiç yanından ayrılmıyordu, bu
bağlılık yaşamı boyuncada sürmüştü dahada kuvvetlenerek.
Onun bu mutluluğu, neşesi sahiplerinide mutlu kılıyordu,
özelliklede yaşamı boyunca kimsesiz ve yardıma muhtaç insanlar da dahil tüm
canlılara yardım etmeyi görev olarak kabul eden adamı.
O gece bir sepet hazırlandı yatması için, pek yatıp uyuyacak
bir yavruyada benzemiyordu ama olsun yinede uykusu gelince yatar düşüncesiyle.

Oda evin bir ferdi olmuştu artık, geceden geceye yada
tuvalet için balkona çıkıyor, diğer zamanları evin içinde geçiyordu, çok
sevdirmişti kendisini, sıcak kanlılığı, sevimliliği ile yavrucak.
Bir haftayı geçmeden Sağlık Karnesi çıkarıldı, gerekli
aşıları yapıldı ve minik kedimize EFE ismi verildi, kayıtlara geçti.
Aradan haftalar, aylar, yıllar geçti ama o altı ayın sonu
hiç gelmedi, gelmiyecektide. Efe’cik gelişti, büyüdü Efe oldu, adı gibi
kendiside efeydi zaten ama çok insancıldı, gelen misafirlere yaklaşır,
sevildiğini anlarsa sonraki gelişlerinde hemen yanlarına gider sevilmek
istediğini gösterirdi.

Bu durumu evdekileri son derece memnun etmişti, kum
temizleme, değiştirme, alma zahmetinden kurtulmuşlardı. Daha sonraları yatmak
için balkona gitmesinede gerek kalmadı, adamın çalışma odasında hazırlanan
yerde, yada canı nerde isterse orada kıvrılıp yatıyordu.
Yıl 2014 Ocak ayının son günleri Efe’nin o şen şakrak neşesi
yoktu, birazda iştahı kesilmiş gibiydi, adam hemen aldı biricik yavrusunu,
arkadaşını, dostunu kucağına telaşla baktı sağına soluna, ağzında yara olduğunu
gördü, kedicik onun için mamasını yemekte zorluk çekiyordu. Telaşı bir kat daha
arttı adamın, kediciğine hastalığı yakıştıramıyordu bir türlü.
Dediği gibi yapıldı ve tedavisine geçildi, yaranın yok
edilmesi gerekiyordu ve antibiyotik ve takviye ilaçlar verilmeye başlandı.
Aradan bir hafta geçmiş, nihayet ağızdaki yaralar yok olmaya
yüz tutmuştu ama, kedicik hala doğru dürüst mamasını yemiyordu, mama cinsleri
değiştirildi ama nafile, bakıyor başını çeviriyordu, su içiyordu ama eliyle
ağzına verilen mamalar, kilo kaybını önliyemiyordu, zayıflıyordu efecik git
gide.
Serum ve takviye gıdalar verilmesi yoluna gidildi, her gün sabah akşam devamlı serum, vitamin ve kan takviyesi yapılıyordu ama yinede toparlanamadı kedicik, eve gelindiğinde hep uyuyordu. Veteriner hastalığı yaşa bağlamıştı, yaşı çokda büyük değildi adama göre, 12 ye geliyordu ama gerçek olan kediler için 12 yaş, yaşlılık anlamına geliyordu.
Ayrıca yapılan tüm tedavilere cevapta veremiyordu, sudan başka ne sıvı nede sulandırılmış mama yiyebiliyordu, onu ancak sabah akşam verilen serum ve takviye vitaminlerle yaşatıyorlardı.
Serum ve takviye gıdalar verilmesi yoluna gidildi, her gün sabah akşam devamlı serum, vitamin ve kan takviyesi yapılıyordu ama yinede toparlanamadı kedicik, eve gelindiğinde hep uyuyordu. Veteriner hastalığı yaşa bağlamıştı, yaşı çokda büyük değildi adama göre, 12 ye geliyordu ama gerçek olan kediler için 12 yaş, yaşlılık anlamına geliyordu.
Ayrıca yapılan tüm tedavilere cevapta veremiyordu, sudan başka ne sıvı nede sulandırılmış mama yiyebiliyordu, onu ancak sabah akşam verilen serum ve takviye vitaminlerle yaşatıyorlardı.
Ve korkulan oldu 11. Şubat gecesi adamın yatağında uzanmış
uyurken birden kalbi durmuş gibi geldi adama, eliyle kontrol etti atıyordu ama
çok az ve belli belirsizdi kalbinin atışı.
Adam o gece sabaha kadar hep eli kediciğindeydi, dayan efem diyordu, sabah ilaçlarına kavuşacaksın, sen yaşıyacaksın, yaşamalısın diyordu ama acı gerçeğide görür gibiydi, gözlerinden damlayan yaş durumun vehametini belli ediyordu.
Adam o gece sabaha kadar hep eli kediciğindeydi, dayan efem diyordu, sabah ilaçlarına kavuşacaksın, sen yaşıyacaksın, yaşamalısın diyordu ama acı gerçeğide görür gibiydi, gözlerinden damlayan yaş durumun vehametini belli ediyordu.
Kedicik sahibinin ricasını kabul etmiş olacakki sabaha kadar
dayandı ve hemen muayenehaneye gidilerek
masaya yatırıldı, serum takıldı, kalp takviyesi ve kan verildi ama efecik melek
gibiydi, öylece uzanmış sessizce yatıyordu. Hekim kalbini dinliyordu devamlı,
çok zayıf atıyor diyordu ve devamlıda dinlemedeydi.
Adamın dayanacak gücü
kalmamıştı, adeta yalvarırcasına hekime döndü ve yaşatın onu, ne pahasına olursa
olsun yaşatın demişti ama hekiminde yapacak bir şeyi kalmamıştı ve
12.Şubat.2014 Çarşamba günü saat 11.30 da stetoskopla kalp atışını takip eden
hekimin, eyvah durdu demesiyle, dünya sanki adamın üstüne yıkılmıştı, sadece
yaşat onu diyebildi, gözlerinden akmaya başladı göstermek istemediği acı yaşlar.
Hekimde üzgündü onunda gözleri dolu doluydu, aynı mahallede idiler ve arkadaş olmuşlardı birbirleriyle, hemen kalp masajına başladı, devam etti ama nafile, bitmişti artık her şey, 11 yıllık dost, arkadaş, evlat bir melek gibi sessiz sedasız yaşama veda etmişti.
Hekimde üzgündü onunda gözleri dolu doluydu, aynı mahallede idiler ve arkadaş olmuşlardı birbirleriyle, hemen kalp masajına başladı, devam etti ama nafile, bitmişti artık her şey, 11 yıllık dost, arkadaş, evlat bir melek gibi sessiz sedasız yaşama veda etmişti.
Adam ile hekim birlikte yavaşca aldılar masadan efeciği,
sepetine yerleştirdiler, adamın sesi kesilmişti konuşamıyordu, sadece teşekkür
etti görüşürüz deyip yavrusunu aldı ve çıktı dışarı.
Ev yakın olmasına rağmen nasıl geldiğini bilemiyordu, gelir
gelmez, yavaşca çıkardı sepetinden, divana yatırdı meleğini, belki bir umut, ne
olur yaşa dedi ama duyulmadı bile sesi, o gittiği yerden çok memnundu demekki,
yatışından belliydi, sanki uyuyordu.
Evde ne kadar çiçek varsa getirdi yanına etrafını çiçeklerle
çevreledi, nasıl olsa evde kimse yoktu eşi henüz gelmemişti, doya doya ağladı
yavrusuna, son halini çiçekler arasında o güzelliğini ölümsüzleştirdi
objektifle, üzerini örttü eşinin onu öyle açıkta aniden görmesini istemedi,
çünkü eşi onun kadar dayanıklı değildi.
Gündüz ve gece evde kaldı efecik, bu onun son gündüzü ve
gecesiydi evinde. Ertesi gün bir insan gibi değer verilerek itina ile
kefenlendi pamuklu kumaşla, aldı arabasına adam meleğini ve çok sevdiği bir
arkadaşına gitti.
Arkadaşının bahçesinde ileride hiçbir zaman kazma
vurulmayacak bir yer arandı ve büyük bir ağacın bitişiğine defnedildi kedicik.
Adam yavrusunun üzerine elleriyle toprağı örterken meleğim benim, mutlu yaşadı
ve mutlu bir şekilde öldü diye mırıldanıyordu devamlı ve her gelişimde hatırını
soracağım diyordu.
X-Adam aşırı hayvan severdi, öyleki sevgide ağırlık
insanlardan ziyade hayvanlara yönelikti, özelliklede korunmaya muhtaç kimsesiz
sokak hayvanlarına.
Pek dindar sayılmazdı, dini vecibeleride yerine
getiremiyordu yada getirmiyordu ama kutsal kitaplarda yer almasada o tek bir
şeye kesin olarak inanıyordu:
Tanrı mademki canlılar içinde sadece insanlara başta
gelişmiş bir beyin olmak üzere bir çok yetenek vermiş, yada zaman içinde gelişmesini
sağlamış, o halde bu üstün özellikleri vermediği diğer canlıların korumasında
insanoğlunu görevlendirmiştir.
X-Adam ayrıca kime ait olduğu bilinmeyen, beklide anonim
olan bir deyimi, her zaman kendisine düstur olarak kabul etmişti:
“SEN SENDEN AŞAĞIDAKİLERE MERHAMET ETMEZSEN YUKARIDAKİ
YARADANDAN MERHAMET DİLEMEYE HİÇ HAKKIN OLMAZ”
şeklindeydi bu deyim ve başta sahipsiz ve bakıma muhtaç sokak hayvanları olmak üzere tüm canlılara karşı, insanların merhamet duygularını harekete geçirmek için dile getirirdi x-adam.
şeklindeydi bu deyim ve başta sahipsiz ve bakıma muhtaç sokak hayvanları olmak üzere tüm canlılara karşı, insanların merhamet duygularını harekete geçirmek için dile getirirdi x-adam.
Aslında adam biliyordu bu deyimin İslam aleminde geçerli
olmayacağını, özelliklede hayvanlar konusunda hiçbir zaman uygulanmasının
mümkün olmayacağını ama yinede dile getiriyordu her gittiği yerde.
Çünkü inandırabildiği insanların başkalarını inandırmaya çalışacağını, zincirleme reaksiyon türündeki bu çoğalmanın sonucunda inanan ve harekete geçen insan sayısının karesi ile orantılı olarak bir çok sahipsiz hayvanın hastalıktan yada kısa zaman içerisinde ölmekten kurtulacağına inanıyordu.
BENZER KONULAR :
Ölen Sahibini 10 Yıl Bekleyen Dost Köpek
Çünkü inandırabildiği insanların başkalarını inandırmaya çalışacağını, zincirleme reaksiyon türündeki bu çoğalmanın sonucunda inanan ve harekete geçen insan sayısının karesi ile orantılı olarak bir çok sahipsiz hayvanın hastalıktan yada kısa zaman içerisinde ölmekten kurtulacağına inanıyordu.
BENZER KONULAR :
Ölen Sahibini 10 Yıl Bekleyen Dost Köpek
ETİKETLER : DOST KEDİ - HAYVAN SEVGİSİ - AVRUPADA HAYVAN SEVGİSİ - İSLAMDA HAYVAN SEVGİSİ - MUTLULUK - SEVGİ
BUNLARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Evlerinin bir odasını sevgili köpeğine ayıran aile, şimdide yavruları ile birlikte bu güzelliği dünya insanları ile paylaşıyor.
Ailenin yaşadığı ülke ne Türkiye nede Türkiye gibi bir islam ülkesi.
20 Yıllık Dostluk Sona Erdi.
20 Yıllık bir dostluk sona erdi, son yıllarda ayakları rahatsızlandı biricik sevgili köpeğinin ve soğuk su terapisi rahatlatıyordu onu.
Sahibi olan insan gibi insan Mr. John sevgili köpeğini hergün akşam üzeri evinin yakınındaki gölün serin sularında yüzdürüyordu...
Yeni Gelen Türk Göçmenler Yüzünden Rahatı Kaçtı Eşeklerin
Kıbrıs'ın Kuzey doğusunda Anadolu'ya doğru uzanan Karpaz Yarımadası'nın sahibi eşekler 100 yılı aşkın zamandır orada özgürce yaşamakta.
Ancak ne varki Kıbrıs Harekatından sonra Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde kalan bu topraklarda, eşeklerin rahatı kaçmış durumda çünkü Türkiye'den gelenlerin yerleştiği bu bölgede silahla vurulan savunmasız eşeklerin sayısı hızla artıyor...
Follow @AlpWebSite
Tweetle
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder