AVRUPA'da RÖNESANS-BURJUVAZİ ve İSLAM DÜNYASI
RÖNESANS'IN ANLAMI:
15 ve 16 ncı yüzyıllarda devam eden bu akımda, düşünürler, sanatçılar ve bilim adamları antik çağ filozofları ile İslam filozof ve bilim adamlarının eserlerini kendi dillerine çevirerek deneysel düşüncenin canlandırılmasını ve insan yaşamına (hümanizm) yoğunlaşmayı sağlamaya çalıştılar.
Dönem içinde matbaanın icat edilmiş olmasıda, bu bilgi ve birikimlerin geniş halk kitlesine kolaylıkla ulaşmasına neden olmuş, dolayısıyle yeni radikal değişimler ortaya çıkmaya başlamıştır.
Rönesans akımının hızla gelişmesinin bir nedenide, İstanbul’un fethinden sonra, Bizans İmparatorluğu’nda yaşamakta olan birçok değerli filozof ve bilim adamlarının Fatih Sultan Mehmet’in izin vermesiyle İtalya’ya gidip akıma katılmalarıdır.
RÖNESANS FELSEFESİ :
1-Yeryüzü ilgi çekici ve araştırılmaya değer bir yerdir.
2-İnsan güçlüdür ve bu gücüyle büyük başarılar elde edilebilir.
3-İnsanın sürekli faal olması(çalışması) şerefli bir şeydir.
4-Gerçek güzeldir. Bu anlayışlara bağlı olarak da yaşadığımız dünya okadar ilgi çekici bir yerdirki “Başka dünyaları düşünmenin hiçbir anlamı yoktur”
RÖNESANS'ın GELİŞİMİ :

Bunlardan felsefi alandaki eserleriyle Machiavel(1469-1531), Tasso(1544-1595), Resim alanında Rafael(1483-1520), Heykeltıraş, mimari ve Edebiyat dalında Leonardo da Vinci(1452-1519) ile Mikelanj gibi sanatkar ve düşünürler günümüze kadar unutulmayanlar arasında yerlerini almıştır.
Gerek İtalya ve gerekse diğer Avrupa ülkelerinde akımın çok hızlı yayılmasının bir nedenide, zengin tüccarlar ile ticaretle ilişki içinde bulunan prenslerin, daha fazla kar sağlıyacağı gerekçesiyle yatırımlarını bu yeni kaynağa aktarmalarıdır.Avrupa’da Burjuvazinin doğuşu ve söz sahibi olmaları bu tarihlerde kendisini göstermiştir.
İtalyadan sonra İspanya, Fransa, Almanya, Hollanda, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde gelişmesini sürdüren Rönesans akımı, bu ülkelerde de birçok düşünür ve sanatkarların yetişmesine neden olmuştur.
Fransa, İtalya’yı geride bırakacak kadar sanatkar ve düşünür yetiştirmiştir, Ronsard(1525-1585), Montaigne(1533-1592, Rabelais(1495-1555), Louvre Sarayı’nın Mimarı Pierre Loscot, Tuileries Sarayı’nı yapan Jean Bullant, Ressam François Clouet gibi isimler günümüzdede yerini korumuştur.

Kiliselerin acımasız baskılarını eleştiren Alman hümanistlerinden Erasmus(1467-1536), Röklen(1452-1522), Luther(1482-1546), Ressam Albrecht Dürer(1471-1528) Almanya’nın ünlü sanatkar ve düşünürleridir.
İngiltere’de tiyatro dalında Shakespeare(1564-1610)
Hollanda’da Ressam Rembrandt(1607-1669)
İspanya’da Edebiyatçı Cervantes(1547-1621), Ressam Velasquez(1599-1660)
Polonya’da bilim adamı Kopernik gibi iz bırakan isimlerdir.
RÖNESANS'ın SONUÇLARI :
1-Avrupa’nın kilise baskısından ve dinin ağır kurallarından kurtulup modernleşme
çağına geçmesinde büyük rol oynamıştır.
2-Skolastik görüş (Kilisenin sabit ve dar açılı görüşü) yıkılmıştır.
3-Skolastik bakış açısı yerine Pozitif(Bilimsel) düşünce hakim olmuştur.
4-Reform hareketlerinin önünü açmıştır.
5-Bilim ve teknikteki gelişmeler hız kazanmıştır.
6-Avrupa’da sanattan zevk alan aydın(Mesen) ve Halk sınıfı oluşmuştur.
7-Din adamlarının ve kilisenin halk üzerindeki otoritesi sarsılmıştır.
8-Avrupa’nın her yönden gelişmesine ve güçlenmesine öncülük etmiştir.
Bırakın bu tür adımlar atmayı, kendi şatafatlı iktidarlarının idamesi için nerede bir düşünür ortaya çıksa, nerede bir yenilikçi görse, nerede kendilerini sorgulamaya kalkan bir grup yada kişinin varlığını hissederse, anında üzerlerine gitmiş, kellelerini almış, bu karşı düşünce belirli bir bölgede yoğunlaşmış ise, hiç gözünü kırpmadan düşman için hazırlanmış ordusunu o bölgeye göndermiş ve kendi ırkından, dininden olan halkı kılıçtan geçirmiştir.
Aradan beş asır geçmiş ve günümüzde dünyaya bir göz atalım. Adına gelişmiş batı dediğimiz Avrupa ve onların torunları ABD dünyaya, uzaya hakim olmuş.
İslam ülkelerine bakacak olursak, değişen bir şey olmadığı gibi değişimin adı bile anılmıyor anılmasıda pek mümkün görünmüyor.
Anlı şanlı ilahiyat profesörleri Kur’anı kendi ve iktidar çıkarları ile batı dediğimiz emperyalist güçlerin teyit edeceği biçimde yorumluyor, sonuçta yüzyıllardır süregelen kaderci, şükürcü, her tür olaya takdir-i İlahi diyebilen, sorgudan, sorgulamadan yoksun, bu dünyanın bir deney dünyası, önemli olan öbür dünya olgusunu kabul etmiş bir toplumun idamesini sağlıyor.

Halkı mutluymuş, mutsuzmuş, açmış, tokmuş onları ne ilgilendirirki. Sen seni düşünmez isen seni kim düşünürki.
Halk arasında bir deyim vardır “Sen seni düşün sen seni, sen düşünmezsen seni patlatırlar enseni”
Karşı gelinmedikçe pek ense patlatmazlar ama, sen öbür dünya ile uğraşıp didinirken onlar bu dünyada senin sayende diledikleri gibi yaşamlarını sürdürürler.
Tweetle
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder