GÖSTERİ UĞRUNA ÖMÜRLERİNİ ÇALDIĞIMIZ İNSAN DOSTU YUNUSLAR
Hernekadar halk arasında “Yunus Balığı” diye adlandırılmış olsalarda Yunuslar balık değildir. Balinalar (Cetacea) takımının alt grubundadırlar ve Yunusgiller (Delphinidae) familyasında yer alırlar. Omurgalı hayvanlar sınıfına giren yunuslar kıta sahanlıkları, sığ denizler ve bazı büyük nehirlerde gruplar halinde yaşayan etçil canlılardır ve genellikle mürekkep balığı ve diğer çeşitli balıklarla beslenirler.
Yunusların hayvanlar alemi içinde en yüksek zekaya sahip oldukları kabul edilir ve arkadaş canlısı, insanlara karşı yakınlığı gibi genel görünümleri ile oyuncu tavır sergilemeleri, onları tüm insanların gözünde popüler duruma getirmiştir.
YUNUSLARDA ÜREME :
Balinagiller takımında bulunan yunuslar, kaburgalı ve memeli hayvanlar sınıfından oldukları için yavrularını benzeri hayvanlar gibi dolayısıyla insanlar gibi dünyaya getirirler.
Hamilelk süreleri yaklaşık 13-14 ay sürer ve 2.4 yılda bir hamile kaldıkları bilinir. Doğum zamanları genelde Pasifik Okyanusu’nun doğu ve batısına göre değişir. Doğusunda kış, batısında ise yaz ve sonbahar aylarında doğum yaparlar.
Yavru doğarken doğum süresince havasızlıktan boğulmaması için önce kuyrukları dışarı çıkar ve doğum gerçekleşir.
Yavru doğar doğmaz ilk nefesini alması için anne yunus tarafından hızla su yüzeyine çıkarılır ve nefes alması sağlanır, bu işleve genelde başka bir dişi yunusda yardımcı olur.
Yavrular dişi olanlar 8-10 yıl, erkek olanlar ise 10-12 yılda olgunlaşır ve kendi başlarına yaşamlarını sürdürürler.Ortalama ömürleri takribi 35 yıldır.
Olgunlaşma yaşına kadar yaşamları, korunmalarının sağlanması için hep gruptaki diğer yunusların ortasında geçer. Bu uygulamaya hasta ve dişi yunuslarda dahildir ve özellikle hasta yunuslar asla yalnız bırakılmaz, ölünceye kadar korunmalı şekilde grup ortasında bulunmaları sağlanır. Bu güçlü dayanışma öğretisi yavruların gruba katılmasıyla başlar ve ömür boyu devam eder.
Yavru doğar doğmaz hemen anne sütüyle beslenmeye başlar ve yağ yoğunluğu oldukça yüksek olan bu süt sayesinde deri altıntaki yağ tabakası hızla gelişir ve soğuktan etkilenmesi önlenir.
Anne diğer dişi yunuslar yavruya avlanmayı, sonar sistemini kullanmayı ve derine ani dalışlar gibi yaşam şartlarını öğretirler, öyleki ani derin dalışlar için yavruyu sırtından iterek ona yardımcı olurlar ve öğretiler yıllarca devam eder.
FİZİKSEL ÖZELLİKLER :
Yunuslarının çoğunlukla boyları 2 m. Ağırlıkları ise 250 kg. dolaylarındadır. (Daha büyük boyutlarda olan ve nadiren rastlanan cinsleride vardır)
Torpili andıran vücutlarının sırtında geriye doğru eğik tek bir yüzgeç, başının her iki yanında küçük tarak gibi göğüs yüzgeçleri bulunur.Kuyrukları balinalarınki gibi yataydır ve palet şeklindedir.
Gözleri ve kulakları başın ön kısmında bulunur ama vücutlarına göre oldukça ufaktır. Nefes alma organı ise başın üstündedir ve sadece bir delik şeklindedir. Dişleri çok keskin ve koniktir.
Sırtları yeşilimsi esmer, karın bölümü ise beyazdır.
Derileri diğer pek çok memelilerden farklı olarak düz, pürüzsüz ve kılsızdır. Derilerinin altında ısı dengelemesi için oluşmuş kalın bir yağ tabakası bulunur.
Yunuslarda ter bezleri yada tuz bezleri bulunmadığından terleme durumları yoktur, beslenmede aldıkları fazla tuzlar sadece böbrekleri ile dışarı atılır bu yüzden böbrekleri diğer karasal memelilere göre daha büyük ve gelişmiştir.
SOSYAL YAŞAM :
Yunuslar sosyal hayvanlardan oldukları için genellikle 10 ila 400 bireye yaklaşan gruplar halinde yaşarlar. Gruplar aile yada arkadaş türünde gelişir.
Grup üyeleri avlanmada, hastalıkta ve doğum gibi benzer olaylarda imece şeklinde yardımlaşma içinde yaşamlarını sürdürürler.
Yunuslar mürekkep balığına çok düşkün olmalarına rağmen ringa ve sardalya balıklarınada bayılırlar ve böyle bir sürüye rastladıklarında binin üzerinde balık yiyebilirler. Bir yunusun günlük ortalama tükettiği balık miktarı 40 kg.bulmaktadır.
Zeki oluşları, sevimlilikleri yanı sıra oyun sevmeleri ve insanlara yakınlıkları nedeniyle, yunuslar denizlerin vazgeçilmez eğlencesidirler. Açık denizde nerde bir gemi yada tekneye rastlasalar onun arkasına takılır köpükleri içinde sıçraya sıçraya takip ederler, arada yanında yada önünde neşeli bir şekilde yollarına devam ederler.
Kuyrukları yatay olduğu için rahatlıkla sıçrayabilirler ve aşağı- yukarı hareket ettirerek çok süratli yüzerler, yüzerken hızları saatte 35 km.ye ulaşabilir.
Zeki olmaları gördüklerini çabuk öğrenmelirini sağlar yunusların, ayrıca su üzerinde gördükleri bir cismi burunlarıyla itme ve hatta kara yakınsa o cismi iterek karaya çıkarma gibi içgüdüsel dürtülerinin olduğuda bilinmektedir. Bu yetenekleri antik çağdan beri efsane ve öykülere konu olmuştur.
Deniz kazalarında insanları iterek kıyıya çıkardığına dair rivayetlerde bu özelliklerinden dolayı ortaya çıkmıştır.
Deniz kazalarında insanları iterek kıyıya çıkardığına dair rivayetlerde bu özelliklerinden dolayı ortaya çıkmıştır.
Yunuslar yüzerken yönlerini görme duyusundan ziyade yayınladıkları ultrasonik dalgaların yansımasıyla tayin ederler.
Yunusların yüzerken ıslığa benzer ince fakat güçlü sesler çıkardıkları bilinir ve bu sesler teknelerden de duyulmaktadır. Bazen bir melodi gibi duyulan bu seslerin neden çıkarıldığı konusunda birtakım savlar ileri sürülmüş, birbirleriyle haberleştikleri söylenmiş isede son araştırmalarda bunun haberleşmeden ziyade, herhangi bir rahatsızlık, yaralanma yada yavrularının kaybolması gibi durumlarda ortaya çıktığı tezi ağırlık kazanmıştır.
Yön tayininde kullandıkları ultrasonik dalgalar yardımıyla balık sürülerinin yerlerinide tesbit etmektedirler hatta bazı araştırmacılara göre ise daha yüksek frekans dalgaları üreterek balıkların olduğu yerde kalmalarını sağlamaktadırlar.
Bazı ülkeler yunusların bu özelliklerinden yararlanarak onları eğitip, su altındaki denizaltı veya batık gemi enkazlarını bulmak için onları kullandıkları bilinmektedir.
Yunusların ağızlarındaki kuş gagasına benzer çıkıntı, onun sudaki hareket ve dönüşlerinde suyu yararak daha az enerji ile daha hızlı yüzmelerini sağlamaktadır. Günümüz gemilerinde de buna benzer hidrodinamik tasarım vardır ve aynı yunuslar gibi gemilerin seyrine yardımcı olmaktadır.
Yunuslar genellikle su yüzeyine yakın yüzerler ve istediklerinde palet tipi kuyrukları sayesinde hızla dalabilir aynı zamanda da yine hızlı bir şekilde yüzeye çıkabilirler. Nefessiz olarak 300 m. ye kadar derinliklere dalıp çıktıkları bilinir. Ciğerleriyle solunum yapan deniz hayvanlarından bu dalış rekoru Balinagillerden Anber balinasına aittir ve 3000 m.ye kadar dalarlar.
SOLUNUM SİSTEMİ :
Yunuslar ve Balinalar diğer tüm omurgalı ve memeli ler gibi solunumlarını ciğerleriyle yaparlar, bu sebeble su içinde fazla kalamaz ve nefes almak için su yüzeyine çıkmak zorundadırlar.
Başlarının üst tarafında bulunanan delik burun görevini görür, yunus su altında iken delik kapalı,su yüzeyine çıkınca açıktır, böylece su yüzeyinde havayı içine rahatça alırken, su altında otomatik olarak kapanan delikten ciğerlere su kaçması önlenmiş olur.
Yunusların solunum sisteminin çalışması diğer hayvanlara ve insanlara göre tamamen değişik bir şekilde gerçekleşir, bu durum ise su altında uyurken nefessiz kalıp boğulmamaları bariz bir örnektir.
1 nci ayrılık: Ciğerleriyle solunum yapan diğer hayvan ve insanlardan ayrıldıkları en önemli işlev, insanlarda solunum refleks ve kendiliğin den gerçekleştiği halde, yunuslarda bu işlev isteğe bağlıdır ve isterlerse yada ihtiyaç duyduklarında gerçekleşir.
2 nci ayrılık: İnsanlar nefes aldıklarında, ciğerlerinin takribi %15 ini hava ile doldurdukları halde, yunuslarda bu oran %80-90 dır ve bu nedenle su altında daha uzun zaman kalabilirler.
3 ncü ayrılık : Bilindiği gibi yunusların su altında uyudukları ve bu uyku esnasında nefessiz kalıp niçin ölmedikleri nin akıl almaz nedeni bu ayrıntıda gizlidir.
Şöyleki :
Şöyleki :
Önceki paragrafta de açıkladığımız gibi, yunuslar ciğerlerine doldurdukları %80-90 oranındaki hava ile su altında rahatlıkla 15 dakika kadar kalabiliyorlar. Bununda anlamı uyku halinde iken her 15 dakikada bir su yüzeyine çıkıp nefes almalarıdır.
Bu özellikde onların beyin yapılarından kaynaklanır, yunusların beyinleri uyku durumunda iki ayrı yarım küre gibi görev yapar. Beynin bir bölümü uykuda iken diğer bölümü yunusu su yüzeyine çıkararak nefes almasını sağlar, bu olay her 15 dakikada bir tekrarlanır.
Bu özellikde onların beyin yapılarından kaynaklanır, yunusların beyinleri uyku durumunda iki ayrı yarım küre gibi görev yapar. Beynin bir bölümü uykuda iken diğer bölümü yunusu su yüzeyine çıkararak nefes almasını sağlar, bu olay her 15 dakikada bir tekrarlanır.
VURGUN OLAYI :
Kısaca açıklamak gerekirse Vurgun olayı, yüksek basınca maruz kalan akciger deki fizyolojik olumsuz değişikliktir ve derin sulara dalış esnasında kendini gösterir.
Dışarıdaki basınç yükseldikçe bunun dengelenmesi için akciğerdeki hava basıncıda artar, dıştan gelen bu basınç belirli ölümcül sayılacak seviyeyi aştıktan sonra ise ciğerdeki dengeleme basıncı çok yükseleceğinden yapısı buna dayanamaz ve parçalanır ve ölüm gerçekleşir.
Bundan dolayı insanlar, yunusların dalmış oldukları 200-300 m.derinliğe kadar asla dalamazlar.
Dışarıdaki basınç yükseldikçe bunun dengelenmesi için akciğerdeki hava basıncıda artar, dıştan gelen bu basınç belirli ölümcül sayılacak seviyeyi aştıktan sonra ise ciğerdeki dengeleme basıncı çok yükseleceğinden yapısı buna dayanamaz ve parçalanır ve ölüm gerçekleşir.
Bundan dolayı insanlar, yunusların dalmış oldukları 200-300 m.derinliğe kadar asla dalamazlar.
Yunuslarda bu tür ölümlere yada en hafifinden ölümcül olmayan vurgun olayına rastlanmaması ayrı bir tasarımla gerçekleşir.
Yunus veya balinalarda akciğerdeki bronşlar ve hava kesecikleri basınca karşı son derece dayanıklı kıkırdak halkalarla korunmuştur.
Ayrıca bu hayvanlar vurgun tehlikesine karşı önlem almak için, insanlar gibi dolu havayla değil ciğerleri boş iken dalışa geçerler ve dalış sonrası sü yüzeyine çıkışları hızlı veya yavaş olsun hiçbir zaman vurgun olayı ile karşılaşmazlar.
Ayrıca bu hayvanlar vurgun tehlikesine karşı önlem almak için, insanlar gibi dolu havayla değil ciğerleri boş iken dalışa geçerler ve dalış sonrası sü yüzeyine çıkışları hızlı veya yavaş olsun hiçbir zaman vurgun olayı ile karşılaşmazlar.
Burada ikinci bir tehlike akla gelebilir, ciğerlerinde hiç hava olmadan su altında 10-15 dakika kalmaları neden ölümlerine neden olmuyor. Bunun cevabı ise bu hayvanların kaslarındaki, insanlarda olmayan yapı özelliğidir.
Bu yapıya göre insan kaslarında da bulunan “Miyoglobin” adlı proteinin, yunus ve balina kaslarında insanlara nazaran çok yüksek miktarda bulunmasıdır.
Bu proteinler dışardan alınan oksijeni yeteri kadar içine alırlar ve muhafaza ederler. Akciğerler havasız kaldığında ise kaslardaki bu oksijen kullanılarak yaşam devam eder.
*********************************************
BU KADAR ZEKİ , BU KADAR İNSANLARA YAKIN ve İNANILMAZ BİR FİZYOLOJİK TASARIMA SAHİP GÜLER YÜZLÜ ve SEVİMLİ BU HAYVANLARIN ÖZGÜRCE YAŞAMLARINA DEVAM ETMELERİNİ İSTİYORSANIZ :
EĞLENCE UĞRUNA TUTSAKLAŞTIRILAN YUNUSLARIN GÖSTERİ PARKLARINA GİTMEYİN, GİDENLERİ UYARIN .
BU KADAR ZEKİ , BU KADAR İNSANLARA YAKIN ve İNANILMAZ BİR FİZYOLOJİK TASARIMA SAHİP GÜLER YÜZLÜ ve SEVİMLİ BU HAYVANLARIN ÖZGÜRCE YAŞAMLARINA DEVAM ETMELERİNİ İSTİYORSANIZ :
EĞLENCE UĞRUNA TUTSAKLAŞTIRILAN YUNUSLARIN GÖSTERİ PARKLARINA GİTMEYİN, GİDENLERİ UYARIN .
Uluslararası Original Text:
YUNUS PARKLARINDA GÜLÜMSEDİĞİ SANDIĞINIZ HAYVANLAR * Denizlerde travmatik şekillerde yakalanan * Daha bir çoğu yakalanma aşamasında telef olan * Tırların, tankerlerin içinde yolculuk eden * Gümrüklerde saatlerce, günlerce bekleyen * Havuzlarda ölü balık yemeye mecbur edilen * Bir parça balık için taklalar atmaya zorlanan * Beton havuzların içinde delirmemek için kendi sonar'ını kapatarak "kör olan" * Top zıplatmak gibi maskaralıklar uğruna fiziksel işkence gören * Zihinsel işkence gören * Stresten her biri ülser hastası olan * Ölü balıkların içinde antidepresan ve mide ilacı yutturulan * Gösteri havuzlarındaki yüksek sesli müzikten zarar gören * Yunus terapisi adı altında umut tacirliğine alet edilen * Üstün zekalarının getirdiği farkındalık yüzünden ruhen büyük acılar çeken * Pek çoğu intihar eden TUTSAKLARDIR!
Tweetle
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder