GAZİ TOP MERMİ KOVANI :
1921 Yılının Soğuk Mart ayı ve İstiklal Savaşı’nda İnönü
Ovası. İç Anadolu’ nun buz kesen bozkırında bir top bataryası ve 18 saattir
süren top atışında, 75 mm.lik top mermilerini durmaksızın namluya süren bir
topçu çavuşu Ethem.
Sandıkta kalan son üç mermiden birini eline aldığında bir an
duraksadı, çünkü merminin üzerinde bir çaput sarılıydı.
Çaputu açtığından içinde düşen cisme baktı, kalem gibi bir
şeydi ve metalden yapılmıştı, sivri keskin uçluydu. Onu çözmeye çalışırken
kovan üzerinde kazılarak yazılmış yazıları görünce olayı kavramış oldu ve
kovanı namluya sürdü. Ateşlemeden sonra yere düşen kovanı sandığa koymadı ve
yerde soğumasını bekledi.
Akşam olmuş, savaşın hızı kesilmiş, Ethem çavuş da
istirahate çekilmek için giderken kovanı yanına almıştı.
İlk işi merak ettiği kovanın üzerindeki yazı oldu ve onu
okudu. Kovanın üzerinde, 1 nci İnönü Savaşı’nın en şiddetli günlerinden birinde
yazılmış bir not vardı.” Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4.Alay 2.Tabur 8.Batarya. 26.
Rebiyülahır. 1339 İnönü”(7.Ocak.1921)
Savaş yıllarında, cephede boşalan kovanlar tekrar Ankara
İmalat-ı Harbiye Atölyelerine gönderilir, orada doldurulduktan sonra tekrar
cephelere iade edilirdi.
Bunu öğrenen bir asker kovan üzerine hatıra olsun diye bir
not düşmüş, notu gören atölye ustalarıda tekrar yazılması için dolusunu
gönderirken üzerine bir çelik kalem koymayı ihmal etmemişler.
Ethem Çavuş da bu uygulamaya ortak olmak için, oturmuş bir
kenara ve kovan üzerine “Aksekili Ethem
Çavuş. 8.Alay, 3.Tabur, 1.Batarya. 20.Recep.1339 İnönü” (30.Mart.1921) notunu
kazıyıp, Ankara’ya gönderilmek üzere sandığa yerleştirmiş.
Aradan 5 gün geçer ve Ankara Atölyede, sandıkları boşaltan
kalfa üstü yazılı ve kalem bağlı kovanı görünce sevinçle “Kamil Ustaaa, müjdemi
isterim, senin yavru cepheden dönmüş” bağırır.
Yeni baba olmuş bir adam sevinciyle tüm işçilerle birlikte
sandığın yanına giderler ve kovanı eline alan Kamil Usta yüksek sesle mesajı
okur.
Tezgahın başına geçen Kamil Usta hemen kovanı düzeltir,
barutunu koyar, çekirdeğinide oturtur, kullanılmaya hazır kovanın üzerine
kalemide sararak bir bebek misali şefkatle sandığa yerleştirir.
İşçiler hep bir ağızdan “Allah kavuştursun” deyip
tezgahlarının başına geçerler. Kamil Usta kapağı hala açık duran sandıktaki
yatırdığı mermiye hüzünle bakar ve “Selametle git aslanım, Allah muvaffat
eylesin, çok bekletme bizi” der.
Aradan aylar geçer ve tahmini 18 ay sonra kovan tekrar gelir
Atölyeye, bu zamana kadar toplam 8 adet mesaj taşımıştır kovan ve hepde değişik
cephelerden.
Kovanın Ankara’ya en son gelişi, Türk Ordularının İzmir’e
giriş tarihine rastlar. Ankara gibi Atölyedekilerde sevinç içerisindedirler ama
bu gelen kovan onları bir an için yasa boğar.
Kovanın içinde çelik kalemin yanında bir mektup ile bir
bakır künye bulunuyordu ve üzerinde de 9 ncu not olarak kazılmış “ Karahisarlı
Seyfi Çavuş. 4. Alay, 2. Tabur, 8. Batarya. 12 Muharrem 1341 Banaz” (4.Eylül.
1922) yazısı vardı.
Atölyedekiler hemen mektubu açıp okumaya başladılar :
“Bismillahirrahmanirahim. Selamün Aleyküm, gayretperver
ustalar
Allaha şükürler
olsunki mendebur düşman kaçıyor. Muzaffer Türk Ordusu beş gündür durup
dinlenmeksizin kafiri kovalıyor.
Güzel İzmir’e kalplerimizdeki imanımız kadar yakınız artık.
İki gün evvel Banaz’daki muhaberede bataryamın çavuşlarından Seyfi, kalleş düşmanın
kurşunuyla şehadete ermiştir.
Cenazesini sıhhiyecilere teslim etmeden önce mintanının
içinde bu kovanı buldum.
Malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ailesine
yollanır. Lakin beş gün önce Karahisar’ı ele geçirdiğimizde, Seyfi
Çavuş’un ailesinin de düşman tarafından
katledildiğini öğrendik. Bu kahraman Türk evladı kederini yüreğine gömüp,
babacığını, anacığını defnedemeden arkadaşlarıyle düşmanın peşine düştü.
Üç gün
sonra kendiside Allahın rahmetine kavuştu.
Kovandaki yazılardan anladığım üzere bu topçu neferlerinin
bir aileside sizler olmuşsunuz.
Bu sebeble Seyfi Çavuşun künyesini sizlere yolluyorum.
Başınız sağolsun. Hayır dualarınızı bizlerden, fatihalarınızı aziz
şehitlerimizden esirgemeyiniz.
Hakkın rahmeti üzerinize olsun.
Yüzbaşı Muhsin Talat. 4 ncü Alay, 2 nci Tabur 8 inci
Batarya,14.Muharrem. 1341. Salihli” (6.Eylül.1922)
Mektup bittiğinde tüm atölye işçileri ağlıyordu, atölyeye
bir ölüm sessizliği çökmüştü.
Kamil Usta yutkunarak kovanı aldı, yeniledi ve altınada
Şehit Seyfi Çavuş’un künyesini perçinledi, yine her zamanki gibi mermiyi kundaklayıp bir daha cepheye
gönderilmeyecek olan sandığa yerleştirdi.
İstiklal Savaşı zaferle sonuçlanmış, yer Ankara ve 1923
yılının Ocak ayı. Ankara’daki muhimmat depolarında sayım ve istif işlemleri
devam ediyor, sandıklar tek tek açılıyor sayılıyor tekrar yerleştirilip, daha
emin depolara sevkediliyor.
Bu işleri yapan gruplarının birindede Teğmen Hamdi
Vasıf görevli ve Kamil Ustanın kovanı
yerleştirdiği sandığın açılmasıda onun grubuna denk geliyor.
Teğmen Hamdi mermiyi görünce, böyle bir hatıranın yıllarca
karanlık depolarda kalmasına gönlü razı gelmez ve onu cezasını bildiği halde,
sandıktan çıkarır yanına alarak evine götürür.
Amacı ömrünün sonun kadar bu anılar dolusu mermiyi
saklamaktır.
Tarih 29.Ekim.1923 ve Ankara. Cumhuriyet ilan edilmiş ve bu
güzel gün Ankara Kalesi’nden atılacak 101 pare top ile kutlanacaktır.
Teğmen Hamdi bu fırsatı kaçırmamalıydı ve kararını verdi,
mermiyi eline alarak koşar adımlarla Ankara Kalesi’ne doğru yürümeye başlar.
Saat 21.00 e geliyor, yarım saat önce TBMM. nden Cumhuriyetin ilan edildiği
duyurusu yapılmış.
Kış mevsiminin Ankara soğuğuna rağmen, dik yokuşları koşar
adımlarla arşınlayan Teğmen Hamdi ter içinde kalmıştır. Tahminen 80 inci atışta
topçuların yanına ulaşmıştı.
Bataryanın başında ise yine savaşta batarya komutanı olan
Yüzbaşı Muhsin Talat vardır.
Yüzbaşının yanına gelen Teğmen Hamdi sert bir selam ile “Ben
teğmen Hamdi Vasıf” der kendini tanıtır ve “Bir maruzatım var komutanım”der.
Yüzbaşı sorar gözlerle subaya bakar “ Evet teğmenim sizi
dinliyorum” der.
Teğmen Hamdi üniformasının içinden çıkardığı top mermisini
Yüzbaşıya uzattı ve “ Yüz birinci pareyi en çok bu mermi hak
ediyor.Müsaadenizle bu şerefi ondan esirgemiyelim”
Mermiyi gören Yüzbaşının sevinçten gözleri yaşardı anında,
savaşta başta bataryasındaki şehit Seyfi Çavuş olmak üzere nice neferin imzası
ve mesajı vardı bu mermi üzerinde, adeta o günleri geri getirmişti.
Rütbe farkı olmasa teğmenin ellerine sarılacaktı öpmek için.
Hemen mermiyi aldı, çekirdeğini itina ile çıkardı ve yerine
bez doldurarak barutu iyice sıkıştırdı ve patlamaya hazır duruma getirdikten
sonra, taş surun üstüne koyduğu şapkasının içine yerleştirdi.
Top atışları devam ediyordu, aradan on dakika geçmiştiki,
atışları sayan çavuş
100 üncüyü tamamladık komutanım deyince, yüzbaşı mermiyi
aldı, kendi elleriyle topun yatağına
s
Subayların kılıçlarıyla, neferlerin elleriyle selamladığı
son top sesi, Türkiye’nin kurtuluşunu ve kuruluşunu bütün dünyaya duyuruyordu.
Tüm asker birbirine sarıldılar, en son teğmen Hamdi ile
Yüzbaşı Muhsin birbirine sarılarak bu
mutlu günü ve gazi kovanını kutladılar.
Yüzbaşı yerde duran kovanı saygıyla, avuçlarının yanmasına
aldırmadan eline aldı.
Teğmen Hamdi, Yüzbaşı Vasıf’ın bu kovanı tanımış olmsına
şaşırmıştı ve merk içindeydi, bunu fark eden Yüzbaşı biraz ilerdeki, üzerinde
iki Türk Bayrağı ve kırçiçeklerinin bulunduğu tahta masayı göstererek, “Gel
teğmenim, arkadaşlar çay demlemiş, çay içip sohbet edelim, size kovanın hikayesini
anlatayım, sende bildiklerini”
Aradan dört gün geçer
ve Millet Bahçesi’nde tahta bir masada üç adam oturmuş, masa üzerinde ise o
tarihi kovan, yani Gazikovan.
Masa etrafındakiler ise bize yabancı değil :
Yüzbaşı Muhsin Talat, Teğmen Hamdi Vasıf ve Kamil Usta.
Aralarında sohbet ediyorlar ve gazi kovan adıyla anılacak olan kovan hakkında bir karara varıyorlar.
Bu karara göre her Cumhuriyet Bayramında değiştirilmek
üzere, gazikovanı nöbetleşe salkıyacaklar, kovanın nihai sahibi ise en son
dünyaya veda eden kişi olacaktı.
1934 Yılında yürürlüğe giren soyadı kanununa göre bu üç
ülküdaş, gazikovan soyadını almışlar ve isim kardeşi olmuşlardır.
1936 Yılında Kamil Ustanın, 1942 yılında ise Muhsin Talat’ın
vefat etmesinin ardından gazikovanı Hamdi Vasıf’a kalmıştır.
Yıl 1953 Cumhuriyet Bayramı yani 29.Ekim tarihli vasiyetname
niteliğinde bir nasihatı kaleme alır Emekli Albay Hamdi Vasıf, meşin kaplı
deterine ve bu defterle birlikte gazikovanı nıda bir kutaya yerleştirir.
İki çocuk sahibidir ama eşiyle birlikte yalnız yaşarlar
kendi evlerinde ve bir gün talihsiz bir deniz kazası sonucu eşiyle birlikte
1956 yılında bu dünyaya veda ederler.
Onların ölümünün ardından, evdeki tüm eşyalar komşuları
tarafından toparlanır ve ikiye bölünerek Oğlu Şerif ve kızı Hamiyet’in evlerine
götürülür. Kullanılmayan bir çok kutu içerisinde gazikovan ve mektubun
bulunduğu kutuda vardır ama bodrum katında neredeyse çürümeye terk edilmiş
gibidir. Oğul, babasının devamlı bahsettiği kutuyu unutmaz yarın birgün yaparız
derken, onunda ömrü vefa etmez ölür.
Aradan uzun yıllar geçer ve geride kalan torunu ile onun
çocuğu 20 yaşındaki oğluna kalmıştır tüm eşyalar.
Oğlan çocuğun öyle geçmişle falan pek ilgisi yoktur ama
annesi zorlamaktadır hep, bodrum kattaki kutuların ve eşyaların düzeltilmesini
istemektedir oğlundan.
Nihayet 2005 yılına gelinir ve baskı ve ısrarlara
dayanamayan ailenin son ferdi torununun oğlu Sertan iner bodrum katına, hırsla
tekmeler kutuları.
Vurduğu tekmelerden kovanın bulunduğu kututa nasibini alır
ve kapağı açılarak dağılır.
Sertan merak eder, meşin kaplı bir defter ve ne olduğunu
bilmediği, üzerinde Arapça yazılar bulunan büyükçe bir mermi kovanı.
Biraz merakla açar defteri ve son satırları dikkatini çeker.
Birkaç satır okuduktan sonra defteride, kovanıda atar duvarın dibine ve çıkar
gider.
Mürekkepli kalemle ve muntazam olarak yazılan not şöyledir,
daha doğrusu Emekli AIbay Hamdi Vasıf geride kalanlara vasiyette bulunmuştur :
“ Evlatlarım, torunlarım! Bu kovan şanlı bir tarihin
tezahürüdür. Üzerinde yazılanları yeni alfabemizle arka sayfaya not ettim.
Bu defterdeki hikaye ve kovan , sizlere intikal ettirdiğim
en kıymetli mirasımdır.. Sakın olaki yitirmeyin vede satmayın.
Kıymet bilmezlerin himayesine vermeyin. Gerekli hürmeti
ondan esirgemeyin.
Evinizde, vatan kadar kutsal yegane varlık varsa o da bu
emanettir.
Hakkın rahmeti ve inayeti üzerinize olsun.
Babanız, Dedeniz Emekli Albay Hamdi Vasıf Gazikovan.
29.Ekim.1953
Bir zaman sonra son ailede Maltepe’deki evden çıkarak,
Sarıyer’deki yeni evlerine taşınırken, temizlik işçileri,eski evin önündeki boş
kutu ve çöpleri, çöp arabasına yüklemektedirler.
Hikayenin yazarı makalenin sonunu şöyle bağlıyor :
“Temizlik aracının hidrolik presi tıslıyarak kutuları
hazneye sıkıştırırken, yükselen çatırtılar, bir milletin kadir bilmezliğine
yakılmış ağıt gibiydi.
Çatırdayan, kovanın sedef kakmalı tabutu değildi tabiki.
Cumhuriyetin yitirilen ruhuydu bu çatırtılar.
Mustafa Kemal’in tüm kötülükleri, cehaleti, geriliği ve aczi
içine hapsedip kilitli bir şekilde milletine emanet ettiği PANDORA kutusuydu.
Çeyrek asır süren bir diriliş efsanesinin, yarım asır sonra
gördüğü muameleye isyanıydı.
Ve hatta Sertan’ın yaşındayken şehit olan Karahisar’lı Seyfi
Çavuş’un kemikleriydi.”
Hikaye duyulduğunda Emekli bir subay, olayı zamanın MKE
Genel Müdürü olan Emikli Generale bildirir, oda yine zamanın KKK. Org. Yaşar
Büyükanıt’ a durumu açıklar.
Büyükanıt, gerekli araştırmayı yaptırarak Gazikovanı,
mektubu ve pirinç iynesininin bulunmasını sağlar ve MKE müzesine teslim eder.
Bir müddet sonra ise MKE tarafından, özel kutusuyla birlikte
Topçu ve Füze Okul K.lığına teslim edilir, halen bu okulun müzesinde
sergilenmektedir.
DİP NOT :
Cumhuriyeti ve Atatürk'ü kasdederek 80 yılın acısını çıkaracagız diyen örümcek beyinliler ile bunların oylarıyla iktidara gelipte, İslam devleti kurma hevesleri kursaklarında kalan, bu yüzdende Mısır ve suriye bahanesiyle dünyaya saldırıp, ülkemizi yalnızlığa iten AKP kurmaylarınada bir çift sözümüz olacaktır.
1- İstediğiniz kadar oy alın ama yapamayacağınız bir sevdaya kapılmayın, bu ülkede İslami esaslara göre devlet kuramazsınız, kurmay kalktığınız anda da ülkeyi elinizle parçalamış olursunuz. Somali'nin durumunu biliyorsanız orası güzel bir örnektir. Adı Somali ama Somali yönetiminin söz sahibi olduğu kara parçası ve nüfus ülkenin %10 unu bile bulmaz, geri kalan yerde dört ayrı özerk devlet mevcuttur. Bu durum ABD desteği ile Sunni İslam devleti kurulmaya başlandığında meydana gelmiştir.
2- AKP olarak sizler vede sokaklara saldığınız tekbir getiren güruh, belki Türkiye Müslüman Kardeşler Örgütü (İHVAN) olabilirsiniz ama, ülkenin tamamı sizden değildir bunu bilesiniz. Suriye'deki, Mısır'da ve bilmem nerelerdeki İHVAN cılar için ülkemizin başını derde sokarsanız, bu sebeble de olaylara bizzat katılmayı düşünür ve bunu eyleme dönüştürürseniz, akacak kanın içinde önce siz boğulursunuz. Oradaki Araplar için bizim akıtacak kanımız olamaz.
3- Sözü geçen Gazikovan isimli top mermisi gibi nice mermilerin, arkamızdan bizi hançerlemeye kalkan bu kardeşlerinize karşı kullanıldığınıda unutmayın. Siz onları ülkenin felaketi pahasına seversiniz ama şunu bilinki onlar Türk Milletini hiç sevmemiş aslada sevmezler. Şu güzelim temiz yürekli halkımızıda onlar bizim kardeşimiz diye uyutmaya kalkmayın.
Tabancatufek.com
Forum.bordomavi.net
VİDEO İzlemek İçin ...TIKLAYIN.
BENZER KONULAR
1.Atatürk'ün Hayatı
2.Atatürk'ün Seceresi
3.Atatürk'ün Soyağacı
4.Atatürk'ün Kronolojik yaşam öyküsü
5.Atamız Sizi Affetmiyor. (Şiirsel)
6.Atatürk Yıkın Heykellerimi Diyor. (Şiirsel)
7.Atatürk'den Anılar
8.Atatürk'ün Şiir ve Mektupları
9.Atatürk ve Edebiyat
10.Atatürk Devrimleri ve Şeriat.
11.Atatürk Liderler Anketinde.
12.Atatürk ve Günümüz Türkiye'si.
13.Atatürk İlkeleri ve Arabistan.
14.Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Videoları
15.Atatürk Hakkında Dünya Liderlerinin Söyledikleri
1.Atatürk'ün Hayatı
2.Atatürk'ün Seceresi
3.Atatürk'ün Soyağacı
4.Atatürk'ün Kronolojik yaşam öyküsü
5.Atamız Sizi Affetmiyor. (Şiirsel)
6.Atatürk Yıkın Heykellerimi Diyor. (Şiirsel)
7.Atatürk'den Anılar
8.Atatürk'ün Şiir ve Mektupları
9.Atatürk ve Edebiyat
10.Atatürk Devrimleri ve Şeriat.
11.Atatürk Liderler Anketinde.
12.Atatürk ve Günümüz Türkiye'si.
13.Atatürk İlkeleri ve Arabistan.
14.Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Videoları
15.Atatürk Hakkında Dünya Liderlerinin Söyledikleri
Tweetle
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder